Anayasamızın 26. maddesinde Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10. maddesinde İfade Özgürlüğü olarak adlandırılan hak sadece fikir ve kanaatleri değil, her türlü bilgi açıklamasını da güvenceye almaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Heinisch/Almanya davasında ve diğer kararlarında AİHM, işçinin whistleblowing (Kelimenin tam bir Türkçe karşılığı olmamakla "ifşa" olarak çevrilebilir) eylemini AİHS m. 10 anlamında düşünceyi açıklama özgürlüğü kapsamında görüp güvence sağlamıştır. 

Yine Türkiye'nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi 19. maddesi ifade özgürlüğünün, kişinin "her türlü bilgi ve düşünceyi arama, edinme ve ulaştırma özgürlüğünü de içerir" olarak belirtilmiştir. 

Bu nedenlerle işçinin işyerindeki olumsuzluk ve hukuka aykırılıkları ifşa etmesi düşünceyi açıklama özgürlüğü kapsamında sahip olduğu bir haktır. Sadakat borcu işçinin düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayamaz. Kaldı ki temel hak ve özgürlüklerini kullanması sebebi ile iş akdinin feshedilmesi, hakkın kötüye kullanılması teşkil eder. 

Burada işçiye getirilebilecek tek sınırlama koşullara uygun ve ölçülü bir whistleblowing'tir. İşçinin iyiniyetli olması ve saikinin intikam, kişisel çıkar elde etme olmaması gerekmektedir. Yine ölçülü davranmaktan kasıt da işçinin öncelikli olarak savcılık gibi makamlara başvurmaması, bunlara başvurunun, diğer bütün yollar tükendiğinde sonuç elde edilemezse son çare olmasıdır. AİHM; doğrudan medyaya başvurmak yerine önce işvereni uyarıp, sonra savcılığa ihbarda bulunup ancak bu ihbar da sonuçsuz kalınca bildiri dağıtmaya girişen işçinin davranışı mahkeme tarafından ölçülü de bulunmaktadır. 

Burada işçinin basamak basamak ilerlemesi kastedilmektedir. Ancak Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin Protect of Whistleblower Kararı m. 6.2.3 de bu durumda önemlidir. Karara göre "Gerek iç kanalların mevcut olmadığı, düzgün bir şekilde çalışmadığı gerekse düzgün bir şekilde çalışmayacağı makul nedenlerle beklendiği yerlerde, işletme dışına ifşa ve ihbar (whistleblowing) ki medya aracılığıyla olanlar da buna dahil olmak üzere, korunmalıdır."

Whistleblowing eylemi gerçekleştirilen olayın doğru olması, işçinin iyiniyetli olması ile bağlantılıdır. Yani işçinin savcılığa ihbarda bulunması neticesinde işverenin takipsizlik alması tek başına işçinin asılsız ihbarda bulunması sebebi ile iş akdinin haklı nedenle derhal feshi sonucu doğurmaz. Burada işçinin ceza hukukunu bilmesi beklenemez. Savcılık ihbarında bulunurken iyiniyetli olan işçi yine de korunacaktır.

Çok dikkatli ve profesyonel hareket edilmesi gereken bu konuda yapılacak en ufak bir hata işçinin iş akdinin haklı nedenle işveren tarafından feshedilmesine yol açacaktır. Bunun sonucu olarak da işçi kıdem tazminatı, ihbar tazminatı gibi işçilik alacaklarından mahrum kalacaktır. Bu tip olumsuzluklarla karşılaşmamak için mutlaka iş hukuku alanında uzman avukat yardımı ile hukuki sürecin yürütülmesinde fayda vardır.


Hazırlayan: Avukat Sevde CANİK (Dokuz Eylül Üniversitesi Özel Hukuk Anabilim Dalı Tezli Yüksek Lisans programı sunumu için hazırlanmıştır. Sadeleştirilip değiştirilerek sitede yayınlanmıştır.)

 
İŞÇİNİN İŞYERİNDEKİ HUKUKA AYKIRILIKLARI İHBAR ETMESİ
İŞ SÖZLEŞMESİNİN FESHİNE YOL AÇAR MI?

CANİK
HUKUK BÜROSU

2016 © Canik Hukuk Bürosu - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.